sıkılmak sadece sıkılmak

kendinden memnun olmamak özgüvensizlik midir, yoksa narsistlik mi? beğenmediğin kısımları değiştirmeye cesaret edememek mi, yoksa zaten en iyisi olduğuna inandığın için değişime direnmek mi? yahut sadece üşenmek mi? zira zordur kişinin kendi kendini değiştirmeye çalışması. tamamıyla farklı bir benliğe bürünmekten bahsetmiyorum sadece ufak tefek değişiklikler. örneğin bir blog açıp yazı yazmaya başlayabilir bir insan boş boş oturmaktan sıkılıp. kendini güzel yazılar yazmaya zorlayabilir. ama ya bu ufacık olarak gördüğü değişiklik büyük, çok büyük yenilikler getirirse. ya tesadüf eseri o an canı sıkılmış bir editör tarafından okunur ve beğenilirse. bambaşka bir hayata merhaba de sayın acemi yazar. peki ya kimse okumazsa. tek bir kişi bile, günlerinin hatırı sayılır kısmını internet başında geçiren milyonlarca kişi içinden tek bir kişi bile okumazsa. kendine güvenin sarsılırsa peki. ya o zaman ne olur. hiç bir şeyin değişmeyeceğini sanıyorsan eğer yanılıyorsun sayın kötü yazar. yapmaya kalktığımız her değişiklik hayatımızda çok büyük yankılar uyandırabilir. verdiğimiz her karar hayati önem taşıyabilir. sol kolumuzu kesmek mesela büyük bir karar gibi gelebilir öğle yemeğinde ne yiyeceğimize karar vermenin yanında. oysa değildir. sadece kolumuzu kesmek milyonda bir olasılık değilse eğer yanlış bir karardır. ama kesinlikle daha fazla önemli değil. bazıları buna kelebek etkisi der, bazıları tesadüf, bazıları kader. bense cesaret ve akıl beraber olduğunda verilen her karar daha iyi bir yere taşır insanı diye düşünürüm.